29 Nisan 2014 Salı

İl Gattopardo/ Leopar (Luchino Visconti)



1860 yılının Sicilyasında başlayan Leopar, dönemin bölünmüş İtalya'sının politik dönüşümüyle birlikte birleşmesini aristokrat bir sınıf üzerinden anlatıyor. merkezine aldığı soylu sınıf bu dönüşümün sancılarını çekerken aslında var olan birleşmenin dışında beklenen büyük bir devrim gerçekleşmiyor.

Visconti'nin bu filminin en büyük sıkıntısı seyircisini hikayeye ortak edememesinden kaynaklı. ele aldığı dönem hakkında bir bilginiz yoksa bütünüyle gelişmelere fransız kalıyorsunuz. fakat bu tamamiyle yüzeysel olduğu anlamına da gelmez. deşmeye çalışltığı eski ile yeninin çatışmasını ve yeni gelenin aslında beraberinde şiddetli bir dönüşüm getirmediği vurgusunu alabildiğine derinliğinde anlatıyor. örneğin soylu ailelin kadınları yaşlı erkekleri devrim karşısında dehşete kapılırken, hikayenin kahramanı olan prens salina daha öngörülü ve ehemmiyetli duruyor. devrimin hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini bir yandan iddia ederken, öte yandan değişimin gerisinde kalmamak için de hamlelerini yapıyor.

Oğlu kadar sevdiği Alain Delon'un yeğenini oynadığı Tancredi'yi hanedanlık ordusuna değil devrimci garibaldinin ordusuna göndermekten çekinmiyor, belediye başkanı ve zengin bir tüccarın kızıyla evlendirilmesi konusunda ailenin diğer fertleri karşı çıksa da onunla evlenmesi konusunda ısrar ediyor.

ölüm vurgusunu sıklıkla yapan visconti, prensin sürekli yaşlılık ve ölüm üzerine konuşmasını genel olarak kapanan bir döneme ve çürümüş soylu sınıfların ölümüne işaret eder aynı zamanda. onların iki yüzlü tutumu ve kibiri, halka karşı ve yeni egemen sınıfa karşıdır. Tancredi devrim sırasında giydiği kırmızı üniformaları üzerinden atıp yeni kralın verdiği üniformayı giymesini, onlar eskidendi halkın yanında savaşmak kötüydü pis kokuyorlardı zaten diye anlatır. prens salina ise kendilerinin leoparlar ve aslanlar olduğunu kendilerinin ölümünden sonra gelecek olanlar çakal ve sırtlanların yani leş yiyicilerin olacağını söyler.

Leopar çok uzun bir film. üç saatlik hikayesinde son bir saati büyük bir baloyla sonlanıyor. alain delon ve claduia cardinalein güzelliği, olağanüstü bir sinematografisi, kostüm ve mekan olarak kusursuzluğu, kısacası işçiliği mükemmel olan bir çalışma olsa da her seyredeni kendine bağlı tutacak bir yapısı yok. keşke dediğim noktada zaten visonti noktayı koymuş: benim filmim böyle!




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder