27 Nisan 2014 Pazar
Germany:Year Zero/ Almanya: Sıfır Yılı (Roberto Rossellini, savaş üçlemesi son film)
Savaş üçlemesinin son filminde Rossellini bu sefer italyayı değil, almanyayı mekan olarak kullanıyor.1947 yılında berlin de geçen hikaye, savaş sonrasında yerle bir olmuş, tükenmiş insanların hikayesini bir çocuğun gözlerinden anlatıyor.
edmund yatalak babası, geceleri amerikan askerlerine bir kaç sigara için eşlik eden ablası ve savaş sırasında bir asker olduğu için savaş bittikten sonra insan içine çıkamayan ailesi içinde onlara bakma görevini üstlenmiş 14 yaşında bir çocuktur. ailesi için çalışma izni olmasa da çalışmak isteyen, yollara dökülen kömür ve patatesleri toplayan, hırsızlık yapan ve eşya satan bir çocuk. günün birinde eski bir öğretmeniyle karşılaşması ise onun yaşama bakış açısını ve kaderini değiştiriyor.
Rossellini savaş bittikten sonra tükenmiş insanları anlatırken aynı zamanda ekonomik olarak da çökmüş bir ulusu gözler önüne seriyor. çocukların çalışmak istediği (çünkü hayat pahalılığı insanları açlığa sürüklemiş), hırsızlığın sıradanlaştığı, yarım kilo etin bir emeklinin üç aylık maaşına tekabül ettiği, elektrik ve su faturalarının ödenemez durumda olduğu bir almanya. çıkış yolu ise toplumsal bir kurtuluştan geçmiyor, bireysel olarak daha fazla çalışmayı öngörüyor.
Bununla birlikte faşizmin insanı bitirme noktasını bir başka açıdan da ele alıyor Rossellini. Edmund'un karşılaştığı öğretmen ona bir plak veriyor, hitlerin konuşmasını içeren bu plağı amerikan askerlerine satmasını istiyor. satması karşılığında küçük bir miktar para da veriyor. öğretmenin faşizmle bağlantısı yalnızca bununla kalmıyor, aynı zamanda edmund hasta babasını anlatınca o da, güçsüzlerin ölmesi gerektiğini uzun uza diye anlatıyor. Rossellini'nin faşizmi dışlamasını kişinin cinsel tercihleriyle de örtüştürüyor. Roma Açık ŞEhir de naziler eşcinsel bir kimlikle varken, Almanya Sıfır Yılı'nda öğretmen pedofili eğilimleri olan bir faşist olarak resmediyor. Rosselini nin bu koyu katolik bakış açısını ne olumlu ne de olumsuz yorumlayabiliriz. sonuç olarak faşizmi- savaşı birebir yaşayan bir insan anlatmak istediği öyküye katolik inancının hassas zemini üzerinde yorumlayabilir. bu da onu iyi ya da kötü yapmaktan daha çok, genel olarak insanlığa bakış açısından değerlendirilip yorumlanabilir. bu doğrultuda anlatmak istediğini verme konusunda sıkıntıya düşmediğini söyleyebilirim.
Rossellini savaş üçlemesinin son filminde alman halkını suçlayarak kolaya kaçmıyor. politik kimliğinin çizdiği yol haritası zaten buna engel. yalnızca yaşanılan acılar ve savaş sonunda insanın psikolojik, ekonomik ve toplumsal çöküntüsünü başrolünü verdiği aile ve yıkılmış şehrin sokaklarında gezdirerek anlatıyor. yeni gerçekçi sinemanın yüz akı olan bu film, diğer iki filminde olduğu gibi umutsuz karamsar bir sonla bitiyor.
(üçlemenin diğer iki filmi için yazılarım:
http://bertangokmen.blogspot.com.tr/2014/04/roma-citta-aperta-roma-ack-sehir-savas.html
http://bertangokmen.blogspot.com.tr/2014/04/paisa-roberto-rosselini-savas-uclemesi.html)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder