17 Ağustos 2014 Pazar

Soy Cuba/ Ben Kübayım ( Mikhail Kalatozov)



Bir propaganda filmdir. ama öte yandan bir propaganda filmi ötesinde sinemadır Soy Cuba. Gösterime girdiği yılda amerikada gösterimi yasaklanması bu filmin aldığı en büyük ödüldür siyasi olarak. Sovyetler bi,rliği çözülene kadar da amerikan devletinin yasağını sürdürmesi ve daha sonra martin scorsese ve coppola gibi amerikalı yönetmenlerin bu filmi keşfetmesiyle birlikte amerikada gösterime girmesi onun sinemasal açıdan da dikkatlerden kaçamayacağının bir göstergesidir. bütünüyle filmlerinin tamamı kendi hegomonyasını sürdürebilmek için, yaşam tarzını, bayrağını, sermayesini propaganda yapan amerikanın bu filme propaganda filmi diyerek yasaklamasını anlamak neden mümkün olmasın. o propaganda yapacak. o egemen olacak. o alternatifsiz olduğunu söyleyecek. o, o, o...

Sovyet/ Küba ortak yapımı bu film, 4 farklı hikayeden oluşan, devrim öncesi ve devrime giden yolda kübayı anlatıyor. filmin başında bir kadın sesi, "ben kübayım," diyerek sesleniyor, ve her hikaye sonlanıp diğerine geçişte bu ses ajitatif söylemlerine devam ediyor. birinci hikayede batista yönetiminde kübasında barlarında gününü gün eden, gönlünü eğlendiren bir amerikalı zenginin, birlikte olduğu kübalı genç kızın evinden ayrıldıktan sonra gerçeğin kendisine tokat gibi çarpması ve gerçekten kaçışıyla sonlanıyor; yoksul ve perişan bir halde hayatta kalmaya çalışan kübalı çocuklar ona avuçlarını açarak para istiyor.

ikinci hikayede bir çiftçi, üçüncü hikayede kentlerdeki devrimci gençleri, ve son hikayede ise gerillayı konu ediniyor. filmin anlattığı hikayelerden daha çok bu hikayeyi anlatış tekniği onu önemli kılan. kendi zamanın ötesinde çekim teknikleriyle insanın başını döndüren bir kamera kullanımı var. daha filmin ilk sahnesinde o çatıdaki güzellik yarışmasından kameranın otelin alt katlarına inerek havuza kadar devam etmesi ve çıkmasını kesmeden sahnelenmesi bile başlı başına o dönem için heyecan verici...

bu filmden 7 sene öncesinde leylekler uçarken adlı filmiyle sovyet sinemasına bir başyapıt armağan eden kalatozov bu filmiyle herhangi bir devrimci gerçek kişiliğe, yani che ve fidele tapınma yapmadan devrimin sebepleri ve gerekliliği üzerine durarak ince bir propaganda ve unutulmaz bir sinema eseri bırakmıştır insanlığa. sinemaya ilgisi olan herkesin izlemesini tavsiye ederim, özellikle  halkın evlerinin balkonlarına çıkıp çiçekler atarak son yolculuğuna uğurladığı evladının cenaze töreni sahnesi beni benden alan ve bir daha seyretmeme sebep olacak nedenlerden yalnızca bir tanesi.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder