12 Ocak 2014 Pazar

To the Wonder

70 lerde iki film çekip o dönem bütün sinemaseverlerin beğenisini kazandıktan sonra 20 sene sinema yapmayan Terrence Malick mükemmel savaş filmi İnce Kırmızı Hat ile sinemaya geri dönmüştü. Tekrar eski günlerine geri dönüş sinyali ardından onun altında kalan ama kötü de olmayan iki film daha yaptı: Yeni Dünya; Cennetin Keşfi ve sonrasında gelen Hayat Ağacı. 1 yıl sonrasında ise to the Wonder geldi.

Gelmesi aslında pek hayırlı olmadı gibi. Lirik sinemasında en zayıf halkası olarak gördüğüm film, gene diğer filmleri gibi görselliği harika olmakla birlikte, zayıf senaryosu, gerçekçi olmayan karakterleri dağınık bir film görüntüsü veriyor.

Ana teması aşk ve sevgi olan bu filmin, yerine oturmayan taşlarından dolayı ayakları havada asılı kalan bir yapısı var. daha önce bir evlilik yapmış ve ayrılmış, sonra yeniden birisiyle birlikte olmaya başlayan ve neden aşık olduğunu bir türlü anlayamadığımız bir adam, ve adamı terkedip amerikaya gitmesiyle, gene bu az konuşan neredeyse silik bir görüntü veren erkek karakterin bir başkasıyla birlikte olup sonra onu da bırakıp tekrar eski sevgilisine dönmesini anlatan vasat bir hikayeye sahip.

Olga Kurylenko'nun sempatisi, neredeyse birbirini tekrar eden kır, ev görüntüleri, yatakların üzerinde çayırda çimende hoplayıp zıplaması, boş odada kendi etrafında dönüp durması belli bir noktadan sonra ne kadar da güzel görüntüler de olsa gına getiriyor.

Ben Affleck'in oynadığı karakter ise bir kaç defa iç monolog ve diyalog haricinde hayaletimsi bir silüet gibi dolaşıp duruyor film boyunca. Olmamış. Bu haliyle film bir instagram filmi olmaktan öte değil. Tümüyle beklentilerin altında kalan bir hayal kırıklığı, gereksizlik.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder