2 Eylül 2014 Salı

Barry Lyndon/ Stanley Kubrick



Hikaye avrupada 7 yıl savaşları döneminde geçiyor. İrlandalı Barry Lyndon kendinden yaşça büyük kuzenine aşık olur. kuzeni zengin bir ingiliz subayıyla evleneceğini duyunca buna engel olmak ister. kuzenin ailesi bu ingiliz subayıyla kızını evlendirirse borçalarından yavaş yavaş kurtulacaktır. Bir tanışma yemeğinde Lyndon subaya meydan okur. ve bir düello ister. kendisinin bilmediği bir düzmece düello planlanır, subayı öldürdüğünü sanar ve ingiltereyi terk etmek için yola düşer. yolunu kesen iki soyguncu tüm parasını ve atnı alır. çaresiz kalan Lyndon para kazanmak için İngiltere ordusuna yazılır...

Kubrick'in filmi iki bölüme ayrılıyor. 1. bölümde ana karakterin savaşla birlikte yükselişi ve yüksek sınıflara yaranarak ve çeşitli oyunlarla sınıf atlayıp zenginleşmesini. 2. bölümde ise zenginleştikten sonra hırslarına mağlup alan ve zekasını yeterince zenginliğini korumak için kullanamayan adamın önlemeyen düşüşü.

lyndon karakteri maceraperest bir adam. riskleri göze alabilen, gözüpek bir cesarete sahip. öyle ki, aşkı için düelloya tutuşan, beş parasız kaldığı zaman ingiltere ordusuna yazılmaya tereddüt etmeyen, savaşın bıktırıcılığından ve dilediği gibi bir hayat sürememesinden kaynaklı ordudan kaçan, alman ordusuna yakayı ele verdikten sonra korkusuzca almanlarla birlikte savaşabilen, alman devleti tarafından bir şövalyenin ajan olup olmadığını öğrenmesi için gönderildiğinde ona alman devleti tarafından gönderildiğini itiraf eden, soylu sınıfa mensub kötürüm bir adamın elinden karısını alıp sınıf atlayan.

bu cesareti aslında onun yaşamla kurduğu bağlantıdan daha açıkçasını söylemek gerekirse, o anda ne yapılması gerekiyorsa onu yaşamak için sonucu her ne olursa olsun yaşama arzusundan. sonuçlarını düşünmeksizin hareket ediyor. öleceğini düşünmeden aşkı için düello yapıyor, yakalanıp cezalandırılacağını düşünmeden askerden firar ediyor, zengin olduktan sonra batacağını düşünmeden harcıyor, üvey oğlunun ona düşman olabileceğini düşünmeden onu cezalandırıyor, hatta onla düello yaparken üvey oğlunun kendisini öldürebileceğini düşünmeden atış hakkını yere ateş ederek harcıyor.

Zekasıyla değil, aslında tam olarak güdüleriyle yaşıyor. zekasıyla yaşayan bir insan kendisine düşman olmuş silahlı bir insana silahını yere doğrultarak ateş etmez. onun sona kadar iyi yerlere getiren, hatta sınıf atlatan bu güdüleri, sonrasında ise işe yaramaz oluyor. yoksullaşıp beş parasız kalıp, ailesini de bitiriyor.

Kubrick'in fırsatçı insanı anlattığı bu film, sinemasal anlamda kendine aykırı bir yerde dursa da, onun savaşa, acımasızlığa, üstün körü sevgiye, üst sınıflara, bir döneme de bakışını anlatıyor. olağanüstü manzaralarla süslediği bu filmde, farklı bir teknik kullanarak mum ışığındaki sahnelerle hem o dönemi birebir izleyiceye hissettiyor hem de gerçekçilik konusunda bir öncü oluyor. sonuç olarak bir dönem, bir kişi, ve bir dönemin sonu hakkında etkileyici bir Stanley Kubrick filmi.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder