22 Ağustos 2014 Cuma

Closer/ Daha Yaklaş (Mike Nichols)


Hanif Kureishi'nin ingiltere orta sınıflarının ilişkilerini anlatan Gün boyu gece yarısı öykülerini anımsattı biraz bu film bana. kureishi, sevgiden yoksun, sevgisi bitmiş orta sınıfların soğuk ve cinselliğe dayanan, aldatmaya meyilli ya da aldatan orta sınıf insanlarının ilişkilerini anlatıyordu öykülerinde.

Nichols'un filminde ki kahramanlar da orta sınıf mensubu. bir doktor, bir yazar, bir fotoğrafçı, bir striptizci. mekan londra...

 bir kaza sonrasında tanışan bir yazar ile striptizci bir kızın diyaloglarıyla başlıyor. kaza bu ilişkinin tohumunu atarken, sonraki sahnede ise yazarın yazdığı kitap için bir fotoğraf çekiminde görüyoruz. yazar fotoğrafçıyı etkilemeye çalışıyor ne kadar fotoğrafçı kadın bunun bir iş olduğunu düşünse de adamın etkisine kapılıyor, görüşme teklifini reddediyor istemeye istemeye. fotoğrafçı kadının yanından ayrılıp aşağıya indiğinde striptizci sevgilisiyle buluşuyor, fotoğraflarını çeken kadınla tanıştırmak için yukarıya çıkıyor, kız arkadaşı tuvalete gittiğinde ise adam kadına tekrar teklifini yeniliyor. kız tuvaletten dönüp adam evden çıktığında, sevgilisiyle aralarında geçen konuşmayı duyduğunu söylüyor.

Adam eğlence olsun diye internette erkek bir doktora kendini kadın olarak tanıtıp onunla seks yapmak istediğini adının anna olduğunu ve ertesi günü falanca saatte akvaryumda görüşmek üzere randevu veriyor. doktor akvaryuma gittiğinde fotoğrafçı kadınla tesadüfen karşılaşıp evleniyor.

bir sonraki karşılaşmada ise aradan aylar geçiyor.o arada neler yaşandığını göremiyoruz. karakterleri,n gündelik gerçek hayatı ve gerçek ilişkilerinden bihaberiz. zaten onların gerçek hayatlarındaki gündelik yaşantıdan öte asıl olan bu dört kişi arasındaki gelgitlere sahne olan çapraz ilişki. ki buradaki ilişkilerdeki kadınlar ve erkekler bir anda silip bitiren ve sonra "affeden" ve yeniden birbirlerine dönebilen kişiler. birbirlerini terk etmeleri aşk ve aldatmaya bağlıyken, birbirlerine yeniden dönmeleri ise tamamen psikolojik sebepler üzerinden yürüyor. fotoğrafçı kadın depresyonda ve kendine acımaya devam edebilmek için kocasına dönüyor. öte yandan erkekler ise bir güç ve intikam arasında kendini tatmin etmeye yönelik kararların altına "imza" atıyor. bu imza kimi zaman bir boşanmayı kabul eden kağıdın üzerine olurken kimi zamanda öfkesini bağırıp çağırarak atmayla sonuçlanıyor. kadınların yaşama bakışları ise bu öfke ve gücün altında teslim olmaya ya da olmamaya yönelik oluyor. kimi zaman teslim olurken kimi zaman da ardına bakmadan terk etmeye yöneliyor.

Natalie Portman'ın oyunculuğunu ve Clive Owen'ın oyunculuğunu bir kenara yazalım. natalie leon filmindeki gibi kısa saçlı bebek yüzlü sonuna kadar seven bir genç kızın hakkını fazlasıyla vermiş. owen ise oldukça kaba ve güçlü bir adamı son derece iyi oynamış. diğer iki oyuncu ise onların yanında sönük kalıyor.

ilişkiler mevzusuna kafasını fazla yoranlar için oldukça iyi bir film. dört kişinin arasında geçen film bütünü üzerinden kurgusu sağlam olmuş diyebilirim. iyi vakit geçirmek için isteyenlere de güzel bir film. fakat gerçeği, duru, toplumsal gerçeği arayanlar için de pek iyi bir seçim olmayabilir closer

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder